Add to Flipboard Magazine.

24 Mart 2006

FULBRIGHT ISTANBUL OFİSİ'NDEN DUYURU

Amerika’nın Monterey kentinde bulunan MONTEREY INSTITUTE OF INTERNATIONAL STUDIES’den Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim görevlisi Prof.Dr. Nükhet Kardam ofisimizde öğrencilerle görüşecek, kendi üniversitesini, dil okulunu, ve sertifika programlarını tanıtacak, kabul şartları, burslar hakkında ve Amerika’da öğrenim konusunda genel bilgi verecektir.

Konu: Amerika’da Master programları: MA. in International Studies, MA in TEFL/TESOL, MA in International Business,Yaz programları, kısa süreli sertifika programları..

Yer: FULBRIGHT Eğitim Komsiyonu, İstanbul Bürosu, Dümen Sok. 3/11
Gümüşsuyu, Taksim

Tarih: 27 Mart, 2006 Pazartesi

Saatler: 14.00 - 16.00

Toplantılar ücretsiz, katılım serbesttir. İlgilenenler yukarıda belirtilen saatler içerisinde istedikleri zaman gelip görüşebilirler.

FULBRIGHT ISTANBUL OFİSİ

ÜNİVERSİTELERDE YAŞANANLAR...

Vistilef'in Notu: Aşağıdaki yazışmaları yorumsuz sunuyoruz...Vistilef, tüm Rektörlere, Dekanlara, Bölüm Başkanlarına açık ve öğretim üyelerinin Türkiye üzerinde duyarlı olması hedefine yönlenmiş; "Anayasal üniversite" ilkesine inanan ve, "bilim, hukuk, özgürlük" isteyen ve en önemlisi de, Üniversitelerde HUZURU BOZACAK olanlara, gereken cevabı verecek bir Elektronik ortamdır:


Değerli Öğretim Üyeleri,
YTÜ Rektörü Sayın Prof. Dr. Durul Ören'den gelen açıklama yazısını ve gönderdiğim teşekkür mesajını bilgilerinize sunuyorum. Aynı açıklama sayın rektöre kınama mesajı gönderen arkadaşlarımıza da gönderilmiş olabilir.

Sevgi ve başarı dileklerimle

Kayhan Kantarlı

----- Original Message -----
From: prof.dr. kayhan kantarli
To: Durul ÖREN
Sent: Thursday, March 23, 2006 1:08 PM
Subject: teşekkür
Sayın Rektör, Değerli Meslekdaşım,

Öncelikle üç gün önce telefonla, şimdi de e-mektupla bilgilendirme ve açıklama yapma nezaket ve duyarlığınız için size müteşekkirim.Bu açıklamanızı size mesaj göndermeleri çağrısında bulunduğum meslekdaşlarıma da ileterek onları bilgilendirmeyi görev sayıyorum.

Üniversiteniz kampüslerinde eskiden beri mescit açılmasına izin verilmediğini ve takdirle karşıladığımız bu duyarlılığı sizin de rektör olarak sürdürdüğünüzü biliyorum. Ayrıca Fen Fakültesi binaları önünde müdahale edilmeyen toplu gösteri namazı kılanların laiklik karşıtı bu eylemi sizin YTÜ kampüslerinde mescit açılmamasına bir tepki olarak örgütlü bir şekilde gerçekleştirdikleri açık. Zaman zaman koridorlarda yapmaya kalkıştıklarını arkadaşlarımızdan öğrendiğimiz bu eylemi binaların önüne kadar taşıma cesareti bulabilmeleri kişisel düşünceme göre önlem almakla görevli olan üniversite yöneticileri ve güvenlik memurları ile üniversiteler içinde ne olup bittiğini her an izlemekte olduğunu bildiğimiz emniyet görevlilerin bu konudaki sorumluluklarını akla getiriyor.

Siz devletin emniyet güçlerinin AB'yi bahane edip olaya müdahale etmediklerini söylüyorsunuz. Ayrıca telefon görüşmemiz de emniyet güçlerinin önlem olarak "mescit açmanızı önerdiklerini" söylemiştiniz. Bunlara inanıyor ve ısrarla sorgulamamız ve üzerine gitmemiz gereken bu vahim gerçekleri paylaştığınız için teşekkür ediyorum.

Ancak devletin emniyet güçlerinin bu tutumu çok kolay bir bahanedir ve iktidarın kamunun her alanındaki gerici kadrolaşmasının bir sonucudur.

AB kiriterlerini göre değiştirilen yasalar Cumhuriyet'in temel niteliklerini ve devrim yasalarını ortadan kaldırmaya yönelik bu türden eylemleri koruyamaz.Bu bahane emperyalist AB'nin iktidara yutturduğu bir uyuşturucudur. Güvenlik güçlerinin haber verilmesine karşın AB'yi bahane edip demokrasiyle ilgisi olmayan bu eylemi engellemediği ve sorumlularını araştırmadığı ortaya çıkıyorsa başta siz ve YÖK+ÜAK olmak üzere hepimiz bu tutumu kamuoyu önünde açıkça ortaya koymalı ve yasalara aykırı bu tutumun ödünsüz olarak üzerine gitmeliyiz.

Devletin emniyet güçleri AB bahanesiyle müdahale etmiyorlar diye edilgen kalmamız böylesi kalkışmaların ülke çapında yeşermesine ortam sağlamak olur.En azından Onları açtıkları ve rektörlerini kendilerinin belirleyecekleri yeni üniversiteleri medreseye dönüştürmekte cesaretlendirmiş oluruz.Üniversitenizde yaşanan bu somut olay gerekli girişimi başlatmanız için bir fırsat yaratmıştır. Size yol göstermek haddim değil ancak bir meslekdaşınız olarak düşüncelerimi size açıklamamdan memnun olacağınızı düşünüyorum. Madem ki bir bahaneye sığınarak açık bir edilgenlik var o zaman, öncelikle ilgili makamlara görevini yapmayan güvenlik görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmalısınız. Bunun da ötesinde YÖK'e ve ÜAK'ya durumu anlatmalı ve kamuyuna açıklamalısınız. İçinde bulunduğumuz koşullar bunu gerektiriyor.Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkma kararlığında olan öğretim üyelerinin şimdiye kadar olduğu gibi sizleri destekleyeceğinden emin olunuz.

Duyarlılığınız ve yanıt verme nezakatiniz için tekrar teşekkür ediyor, başarılar diliyorum. Sevgi ve saygılarımla.

Kayhan Kantarlı
Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi


----- Original Message -----
From: Durul ÖREN
To: 'prof.dr. kayhan kantarli'
Sent: Thursday, March 23, 2006 10:02 AM
Subject: RE: KINAMA: YTÜ de namaz vakti

SAYIN KANTARLI

OLAY CUMHURİYETÇİ GEÇİNEN AMA DAHA ÖNCEDE İKİ HABERİ SORMADAN YAPAN BİR GAZETECİNİN OLAYI SAPTIRMASIDIR. KAMPÜSLERİMİZ İÇİNDE MESÇİT YOKTUR. DAVUTPAŞA KAMPÜSÜMÜZDEKİ OLAY BİR ZORLAMA EYLEMİDİR. POLİS AB Yİ BAHANE EDEREK MÜDAHALE ETMEMİŞTİR. ATATÜRKÇÜ ÇİZGİDEN SAPMAMIŞ BİR KİŞİ OLARAK HASSASİYETİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM. SAYGILARIMLA. DURUL ÖREN


From: prof.dr. kayhan kantarli [mailto:kayhan.kantarli@ege.edu.tr] Sent: Wednesday, March 15, 2006 3:34 PMTo: oren@yildiz.edu.trCc: gbaskan@yok.gov.tr; webadmin@yok.gov.tr; basin@yok.gov.tr; emin.alici@deu.edu.trSubject: KINAMA: YTÜ de namaz vakti


Prof. Dr. Durul ÖREN,
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü
İstanbul

Sayın Rektör,

Laik Türkiye Cumhuriyeti adına utanç duyduğumuz ekteki fotoğraf üniversiteniz Fen Edebiyet Fakültesi önünde gösteri namazı kılan öğrencilerinizi göstermektedir.

Üniversiteniz Davutpaşa kampüsünde mescit açılmamasını protesto için gösteri namazına duran toplululuğa karşı önlem alınmasındaki duyarsızlık ve ihmaliniz nedeniyle, Laik Cumhuriyetimizin korunması görevimden aldığım sorumlulukla üniversitenin rektörü olarak sizi şiddetle kınıyor, bu tür yasa dışı ve Atatürk Devrimleri karşıtı bir eylemin üniversitenizde bir kez daha tekrarlanmaması için duyarlı olmaya ve gerekli önlemleri almaya davet ediyorum.

Prof. Dr. Kayhan Kantarlı
Ege Üniversitesi
Fen Fakültesi Fizik Bölümü

GÜNÜN SÖZLERİ; BİRİ ÖBÜRÜNÜN PROMOSYONU

" Dünyanın tadını kaçıranlar, yarımyamalak bir şey öğrenen cahillerdir."

Blaise Pascal

" Alimle sohbet et, alırsın MERTEBE,
Cahille sohbet et, dönersin MERKEBE"

Anonim

19 Mart 2006

OKTAY EKŞİ UYUYOR...

(Yanda, AKP Beylikdüzü Halkla İlişkiler Başkanının Kocasının, TSE damgası almamış kartvizitini görüyorsunuz. Karısı İletişim Fakültesi'nde okusaydı, o da TSE damgalı olabilecekti.)

Sermuharir, duayen, (İstanbul Üniversitesi'nden fahri doktoralı) Dr. Oktay Ekşi, anlaşılan haber kaynakları kıt olduğundan, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin TSE damgası yediğini duymamış. Gazeteci ve medyacı yetiştiren bir Fakülte TSE damgası alıyor, sermuharir Dr. gıkını bile çıkarmıyor da, "gazeteci" neden TSE damgalı olmuyormuş; soralım bakalım duayene?

İşte köşeci yazıcısı Dr. Oktay Ekşi'nin "TSE damgalı gaz-teci olmaz" temalı köşeci yazısı:


TSE’den ’muhabir ve haber’ standardı

Türk Standartları Enstitüsü (TSE), gazete ve televizyon muhabirlerine de standart getirdi.

TSE’nin televizyon ve gazete muhabirlerine getirdiği standartta, muhabirlerin doğru ve ayrıntılı haber alabilecek kaynaklarını, habercilikte haksız fiile konu olacak yaklaşımları bilmeleri istendi.

Muhabirlerin, haber kaynağının gizliliğini ve bütün haklarını korumaları, haber karşılığında menfaat gözetmemeleri, şiddeti haklı gösterici, özendirici ve kışkırtıcı nitelikteki yayınlardan kaçınmaları, çalıntı haber yayınlamamaları, iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, manipülasyon, söylenti, dedikodu ve dayanaksız suçlamalardan kesinlikle uzak durmaları gerektiği belirtildi.

Muhabirlerin özel yaşamın gizliliğine dikkat etmeleri istenen standarda göre, bir televizyon muhabiri de, televizyon haberlerini dramatik bir bütünlük oluşturacak şekilde kaleme alacak. Standarda göre, stajyer muhabirler en az 4 yıllık yüksek okul mezunu olacak, zor koşullarda çalışabilecek. İşte bu standart belirleme işine tepki gecikmedi ve ilk tepki Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi'den geldi.

VE İŞTE MUHABİR STANDARTLARINA İLK TEPKİ !

Abesle iştigal (Saçma iş yapma)

Biz birilerinin münasebetsiz bir şakası diye bakmıştık... Anlatalım: Bir süre önce Basın Konseyi’ne gelen Türk Standartlar Enstitüsü (TSE) antetli bir mektupta "Muhabirlerle ilgili standartların tespiti" amacıyla bir çalışma yapılacağı bildirilmiş, "Konsey’in de katkısı" istenmişti.Meğer ciddilermiş. Nitekim "gazete ve televizyon muhabirlerinin standartlarını" belirlemişler. Buna göre örneğin "stajyer muhabir en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş olmalı" imiş.Fena mı demeyin... "Fena" diyen yok. Keşke Türkiye, stajyer muhabirlerde "doktora derecesi" arayacak noktaya gelebilse.Ama biri çıkar da, burunlarını gazetecilikte standart belirleme işine sokan bu zevata, "Size ne?" diye sorarsa merak ediyoruz ne yanıt verirler."Neden belirlemesinler efendim? Gazeteciler dokunulmaz kişiler mi?" türü bir ucuz itiraza verilecek yanıt şudur:TSE, önce kendi evinin önünü temizlemiş mi? Daha açık ifadeyle, kendisine alacağı görevliler için "standart" belirlemiş ve ilan etmiş mi?Yok.Milletvekilleri için, politikacılar için, tacirler için, işadamı için, müteahhit için, hatta doktor veya avukat için standart tespit etmiş mi?Yok!Peki berberler için?O da yok...Yeri gelmişken söyleyelim:Doktor için tespit var mı yok mu diye ararsanız 2884 No’lu ve 1977 tarihli standart olarak şu bilgiyi alıyorsunuz:"Doktor: Doktor deneyi. Bu standart mototr benzinlerinde, gazyağında (...) merkaptanların doktor deneyiyle tanınmasını sağlar."Nasıl? 80 bin doktoru olan ülkede "doktor" standardı ararsanız karşınıza çıkan yanıtı beğendiniz mi?TSE madem böyle topluma hizmet sunanlarla ilgili bir "standartlaşma" sayfası açtı... Bize kalırsa işe "milletvekili" standardından başlasa iyi eder. Örneğin bir milletvekilinin en az, "Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne (veya koyu elbiseyle gelinmesi istenen bir yere) kahverengi ceket içine mor bir yelek ve altına gri pantolon, mokasen ayakkabı giyerek gelmeyen; beyaz çorap ve tıraşsız çehre ile dolaşmayan; ağzında lokma varken konuşmayan; yemek yerken çatalını bıçağını sallamayan; Meclis Genel Kurulu’nda telefonla konuşmayan; kamu görevlilerine kızınca ’Sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ tehdidi savurmayan; milletvekili olmanın aklına gelen yere randevusuz gitme hakkı vermediğini bilen" kişi olması gerektiğini kurala bağlasa iyi ederdi.Keza politikacının nüfuz suiistimali yapmaması gerektiğini, doktorun hastayı, avukatın müvekkili, müteahhidin devleti, işadamının öteki işadamını aldatmamasını sağlayacak kuralları belirlemesi öyle sanıyoruz ki ülke için daha yararlı olurdu.TSE kendine iş arıyorsa tavsiye ederiz, işe doğru yerden başlasın.

Oktay Ekşi, Hürriyet Varakı, 19 Mart 2006

18 Mart 2006

PROF. DR. NÜKHET GÜZ'ÜN AÇILIŞ DERSİ ARDINDAN....

Aşağıda, 14 Mart 2006'da kurucusu olduğu kürsüden, 2005-06 Bahar Dönemi Açılış dersi veren eski Dekanımız ve HİT Bölümü Onur Başkanı Prof. Dr. Nükhet Güz'ün dersine katılan bir öğrencimizden aldığım elektronik postayı aynen yayınlıyorum-VB:

mrbalar hocam, ismim ..... hlkla ilişkiler ve taqnıtım bölümü ... sınıf öğrencisiyim. öncelikle Nüket Hanım gibi saygın bir entellektüeli okula davet attiğiniz için şahsım ve arkadaşlarım adına teşekkür etmek istedim. bilimsel düşünüşten soyutlanmış boşaltılarak başkalaştırılan ünivesitemiz toplumu için değişimin ve özdönüşümün umarım ilk adımı olur. Ancak bununla birlikte üzücü bir realiteyi deklare etmekte fayda olduğunu düşünüyorum; 3 yıldır altına imza attıkları organizasyonlarla ve fakülteye davet ettikleri şaklabanlarla fakülteyi sirke çevirerek okulda sucuk sosis partisi veren bazı insanlar, dün başkalarının arkalarından koşarken bugün sizin yanınızdalar, bu irrasyonalitenin rasyonalitesinin bir ifadesi değil midir. bu insanların umarım farkındasınızdır. entellektüel anlamda sokaktaki simitçiden farkı olmayn bu bilim düşmanlarına; bilimselik ve bu ülkein köşe başlarını tutan gerçek aydınları adına ödün vermemenizi rica ederim saygılarımla

..... halkla ilişkiler ve tanıtım bölümü.... sınıf öğrencisi
(BÜYÜK MEDYA DÜŞMANI) (adı bizde saklı)

02 Mart 2006

ISO-9000 DENETLEMELERİ BAŞLIYOR...

FAKÜLTE'DE DENETLEME

Bildiğiniz gibi, Fakülte’mizin 55. kuruluş yılında Dekanlık hiç kimsenin haberi olmadan "büyük" bir gelişmeye imzasını attı: Fakülte TSE tarafından ISO-9000 türevli bir Kalite Belgesi ile sertifikalandı. Bu Belge’nin anlamı, bir soba borusu fabrikasında olduğu gibi, Okulumuzda her şeyin “kaliteli” yapıldığının tescili anlamına mı geliyordu? Değil. Aslında ISO-9000 süreçleri “kaliteyi garanti eden” süreçler değildir; sadece iş yerindeki girdi ve çıktılarda bir aksaklık olursa, bir “tüketici tatminsizliği” yaşanırsa, onun kimin yaptığını bulmaya yarayan, yazılı belge ile çalışma/iş yapma süreçleridir. Fakülte zaten herşeyini yazılı yapmak zorunda olduğundan, haddizatında ISO-9000 belgesine de ihtiyaç yoktur.

ISO-9000 Avrupa’da 1980’lerden sonra, neoliberal politikalar iyice cıvıtmasın, herkesin ne yaptığı belli olsun diye, geleneksel Kalite Kontrol Sistemleri (Örneklem Sistemi) yerine oluşturulmuş ve sanayiiden, hizmet sektörüne kadar uzanan bir kalite sürecinin belgelenmesi olarak ortaya çıktı. Adını, Merkezi Cenevre’deki ve International Standards Organisation’ın kısaltılmasından alıyor. 9000 sayısı da, öylesine söylenmiş bir “marka” numarası. Daha sonra 14000’e kadar geldi bu marka sayıları.

Türkiye’de 1990’larla birlikte Kalite Derneği’nin öncülüğünde gelişen modaya uyularak yaygınlaştı ve TSE de bu belgeyi 1995’lerden sonra karakuşi vermeye başladı.

Okulumuzda da, bu konuda uzman bir öğretim üyesi var: Veysel Batmaz. Prof. Dr. Veysel Batmaz, yanda gördüğünüz sertifika ile ISO-9000 ve türevleri ile kalite süreçlerinin Denetçisi sıfatına sahip. Belge’de yer alan NATIONAL REGISTRATION SCHEME FOR ASSESSORS OF QUALITY SYSTEMS ibaresi, İngiltere’nin Standart Enstitüsü’nün (BSI) bir programı ve bu program çerçevesinde sertifikalananlar, tüm Avrupa’da Kalite Uzmanı, Değerlendiricisi ve Denetçisi olarak çalışabiliyor. Nitekim, Prof. Batmaz da Türkiye’de KOSGEB bünyesinde üç Kalite Sistemi projesinde görev aldı: SÜPERLİT, BEYKENT İNŞAAT ve S&Q MART. Aynı zamanda, KİTOG (Kalite İçin Tanıtım Ortak Girişimi) bünyesinde, TSE-World Bank “Türkiye Kalite Tanıtımı Reklam ve PR Kampanyasın’da” birinci oldu (1994). Bu projenin büyük bir kısmı TSE’nin yönetimi tarafından durduruldu ve uygulanmadı. Batmaz, aynı zamanda 1994-96 arasında Kalite Derneği’nin Yönetim Kurulu’nda çalıştı.

Prof. Dr. Veysel Batmaz, belki biliyorsunuz, Beykent Üniversitesi’nin üç kurucusundan biri: Diğerleri, Adem Çelik ve Dr. Mustafa Melek. Beykent Üniversitesi’nden önce de (1993-1997) Liverpool John Moores Üniversity’nin Beykent Kampusu’nun Akademik Direktörü olarak çalıştı ve iki üniversite kurdu. Beykent Üniversitesi’nin efsanevi Mütevelli Heyeti şu kişilerden oluşmuştu: Adem Çelik, Mustafa Melek, Prof. Dr. Veysel Batmaz, Prof. Dr. Mustafa Aysan, Prof. Erhan Karaesmen, Suha Arın, Prof. Dr. Çağlar Keyder, Prof. Dr. Şevket Pamuk, Prof. Dr. Ayşen Akpınar.

İşte bu arka planla, Prof. Dr. Veysel Batmaz İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Kalite Denetlemesi yapmaya başlıyor. Şunu da okurlarımıza duyuralım ki, ISO-9000 ve türevleri ile ilgili kalite süreçlerinin ilk koşulu, bu sürece giren kuruluşlarda çalışan tüm personelin bu süreç ile bilgili olmalarıdır. Oysa, ISO-9000 süreci, Fakülte Yönetim Kurulu dahil, okulda hiç kimseye resmi olarak haber verilmeden yapılmıştır. Yani, baştan yanlıştır. İkinci husus ise, Kanun ile yönetilen Kamu Kuruluşlarında ISO-9000’i uygulamak zordur ve İngiltere’de bile imkânsız olduğu fikrine varılmıştır. Üçüncüsü ise, akademik kuruluşlarda, ISO-9000’in ayrıca bir katkısı olamaz, çünkü akademisyenlik çoğunlukla standardize olmayan bir süreçtir.

Bütün bunlara karşın, İletişim Fakültesi’nde Kalite Denetimleri, uzman bir Denetçi ile başlıyor...

Sertifika fotoğrafını masaüstünüze kopyalarak okunabilir hale getirebilirsiniz.